Nasıl biri? Ne iş yapar?
Assassin's Creed'de çevik mi çevik, cesur mu cesur ve bir o kadar da
gözü kara bir suikastçıyı canlandırıyoruz. Oyunumuz Kudüs'ü ele geçirmek
isteyen Bizans Kuvvetleri ile şerefli İslam Ordusu'nun savaşını konu
alıyor ve kan gövdeyi götürüyor. Bizim yapmamız gereken bu savaşın
oluşuna engel olmak ve bunu yaparken Altair'in en profesyonel olduğu işi
yapmak. Suikast…
Suikastçılık de zor iş olmalı
Oyunda en göze çarpan özellik suikastların işlenişi. Suikastlardan önce
iyi bir plana ihtiyaç duyuyoruz. Aksi halde plansız yaptığımız işler
bize zaman kaybı ve en kötü ihtimalle ölüm olarak geri dönüyor. Bu
yüzden öncelikle öldüreceğimiz kişi hakkında bilgiler toplamalıyız.
Ancak bunu yapmak için halk arasından birkaç kişiye ihtiyaç duyuyoruz.
Ama tabii ki hiç kimse öyle babasının hayrına bize yardım etmiyor.
Öncelikle zor durumda olan kişilere yardımlar yapabiliriz. Böylece halk
arasında yavaş yavaş sevilen bir karakter olabiliriz. Bu kişilerden
bilgileri aldıktan sonra, olay yerini önceden incelemeliyiz. Açık
alanlarda işlenecek cinayetlerde kestirmeleri öğrenmek çok önemli. Çünkü
planın herhangi bir yeri aksarsa, kaçmak zorunda kalıyoruz. Dört duvar
arası mekanlarda işlenen cinayetlerde mekanın arka çıkış kapılarını,
öldüreceğiniz kişinin nerelerde çok dolaştığını bilmek çok işinize
yarayacaktır. Böylece ustalığınıza ustalık katacaksınız. Öldüreceğiniz
şahıslar genelde savaşa "Start" verebilecek kişilerden oluştukları için
çok iyi korunuyorlar. Bu yüzden kişilerin açığını yakalamak çok önemli.
Az adamla yakalarsanız işinizi halletmeniz daha kolay oluyor. Aynı
zamanda başladığınız işi daha erken halletmek, yardıma gelebilecek
güçlerin bize verebileceği sıkıntıları da azaltıyor. Bu nedenle
öldüreceğiniz kişileri sık sık takip edin.
Suikastları yaparken Altair'in asıl yetenekleri ortaya çıkıyor. Bu
yeteneklerden en önemlisi Altair'in kılıç kullanma yeteneği. Belinden
bir dakika bile ayırmadığı kılıcını bir şövalye gibi kullanıyor. Tıpkı
Prince'in muhteşem yetenekleri gibi Altair'in de kendine has değişik bir
kılıç kullanma yeteneği var. Reflekslerinden ve hızlılığından doğan bir
diğer yetenekleri ile üstüne gelen askerleri kısa sürede yere seriyor
ve kellelerini gövdelerinden ayırıyor. Ayrıca kılıç sahneleri oyuna
bambaşka bir hava katıyor. Özellikle kılıçla savaştığınızı kesinlikle
size hissettiriyor Assassin's Creed. Altair'in bir diğer özelliği ise
çok yükseklerden tehlikeli atlayışlar yapabilmesi. Mesela Altair çok
yüksek bir yerden aşağıya atlayabiliyor. Tabii olayı fazla abartırsanız,
ölebiliyorsunuz. Ayrıca Altair binalardan binalara, duvarlardan
duvarlara atlayabilen bir kahraman. Ayrıca Pirnce of Persia'da görülen
duvarlara tırmanma özelliği Assassin's Creed'de daha gerçekçi. Biraz
açarsak; dümdüz duvarlara tırmanma yeteneğimiz yok. Ancak duvarın
herhangi bir yerinde olan girintiler ve çıkıntılar yardımıyla çok yüksek
duvarlara tırmanabiliyoruz. Girintilerin bittiği yerde de öylece
kalakalıyoruz.
Cinayetleri işledikten sonra gizliliğe önem vermek de çok önemli. Planda
ters giden bir şeyler olduğunda ve bunu askerler hissettiklerinde
peşinize düşüyorlar. Onlardan kısa sürede izinizi kaybettirmek için
halkın arasına girip, onlardan biriymiş gibi kendi halinizde
davranırsanız hiçbir şeyden huylanmıyorlar. Altair ile çevreyi
incelerken vücudumuzu kontrol edebilmek güzel bir özellik. Örneğin
çevreyi incelerken boynumuzu çevirebiliyoruz. Ya da durdurmak
istediğiniz birini kolunuzla çekebiliyorsunuz. Aynı zamanda yürürken
itebiliyor, kolunuzla durdurabiliyorsunuz. Bu özellik türe getirilen çok
güzel bir özellik.
Oyunun en can sıkıcı özelliği dövüş sistemindeki basitlik. Yapmamız
gereken hareketlerde özgür davranamıyoruz. Yapmamız gereken hareketleri
doğru zamanda yaparak düşmanları kolaylıkla alt edebiliyoruz. Bu yüzden
bir süre sonra adam öldürmek can sıkabiliyor. Hatta üzerinize gelen
birkaç deste askeri bile benzer hamlelerle öldürebiliyorsunuz. Bu
bizlere biraz olsun Cüneyt Arkın filmlerini andırıyor. Neyse konudan
fazla kopmadan geri dönelim. Daha önce sizlere anlattığım kılıç
sahneleri biraz olsun dövüş sistemindeki monotonluğu bizlere
unutturuyor. Bunun üzerine zaman zaman tekleyen, ama genelinde kaliteli
olan yapay zeka eklenince daha eğlenceli bir oynayış gözümüze çarpıyor.
Hazır yapay zeka demişken biraz da ona değinelim. Yapay zeka dediğim
gibi kaliteli. Örneğin askerler ölen bir arkadaşlarını yerde
gördüklerinde hemen yanında geçmiyorlar. Hemen ölüm nedenini araştırmaya
başlıyorlar. Çevrede ilgilerini çeken, garip davranışlar sergileyen
birini gördüklerinde hemen yanına gidip araştırıyorlar. Sizin peşinize
takıldıklarında sizi o kadar kolay bırakmıyorlar. Dövüş zamanları
geldiğinde üzerinize aptalca koşarak saldırmıyorlar. Ama ölümün gelip
onları bulmasını da beklemiyorlar. Tamamen zekice davranıyorlar. Ayrıca
sizi ellerinden kaçırdıklarında sorup soruşturuyorlar.
Devasa bir şehir
Oyunun görüntülerine bakıp ne kadar büyülenseniz de oynayarak görmek
bambaşka. Resimlerde gördüğünüz şehir gerçekten oyunu bırakıp
güzelliklere odaklanmamıza sebep oluyor. Gerçekten çok güzel tasarlanmış
bir şehir planı var. Kudüs'ün birkaç değişik yanı hariç tıpkı oyuna
taşınmış kadar gerçekçi. Özellikle yüksek bir yere çıkıp şehrin güzel
bir manzarasını seyrettiğimizde bir PlayStation 3'ünüz olduğu için
tarifi mümkün olmayan bir mutluluk hissediyorsunuz. Ayrıca oyunda modern
hiç şeyin olmayışı çok güzel. Şehrin güzelliğini tamamlayanlar ise
sağda solda ticaret yapmaya çalışan kişilerin tezgahları. Size çok hoş
bir kasaba heyecanı yaşatıyor.
Yapımı dört haritanın belirlenmiş kısımlarında görev yaparak
tamamlıyorsunuz. Bu haritalar gerçekten çok büyük. Zaten oyun bittiğinde
açılan haritalarda serbest dolaşabiliyorsunuz. Bu sayede oyunda
kendinizi özgür hissedebileceğiniz bir özellik oluyor. Görev yeriniz
Şam'a düştüğünde çok güzel seslendirilmiş Türkçe diyaloglara şahit
oluyorsunuz. Crysis'den sonra bir başka oyunda Türkçe sesler duymak
gerçekten bizleri mutlu ediyor. Türkçe'yi konuşan kesim genellikle şehri
koruyan kişiler. Çok güzel bir aksanla günümüz Türkçe'sini
konuşuyorlar.
Sesler sadece Türkçe diyaloglardan ibaret değil tabi ki. Oyunun kendi
müzikleri çok güzel. Şehirde dolaşırken yavaş işleyen, huzur verici
müzikler çalıyor. Suikast anlarında ya da düşmanlardan kaçarken hızlı ve
insanın içini kıpır kıpır eden müzikler size eşlik ediyor. Ama bunlar
bir kenara kılıç sahnelerinde çarpışan metalleri görmek ve onlardan
çıkan sesleri duymak daha güzel geliyor insana.
Sözün özü
Assassin's Creed başarılı bir oyun. Ancak dediğim gibi dövüş
sistemindeki basitlikler nedeniyle kısa bir süre sonra
monotonlaşabiliyor. Ama mükemmel senaryosu, temiz grafikleri ve kılıç
sahneleri için bile oynamak gerekiyor. Bir yeni nesil konsolunuz varsa
mutlaka deneyin.
Assassin's Creed'de çevik mi çevik, cesur mu cesur ve bir o kadar da
gözü kara bir suikastçıyı canlandırıyoruz. Oyunumuz Kudüs'ü ele geçirmek
isteyen Bizans Kuvvetleri ile şerefli İslam Ordusu'nun savaşını konu
alıyor ve kan gövdeyi götürüyor. Bizim yapmamız gereken bu savaşın
oluşuna engel olmak ve bunu yaparken Altair'in en profesyonel olduğu işi
yapmak. Suikast…
Suikastçılık de zor iş olmalı
Oyunda en göze çarpan özellik suikastların işlenişi. Suikastlardan önce
iyi bir plana ihtiyaç duyuyoruz. Aksi halde plansız yaptığımız işler
bize zaman kaybı ve en kötü ihtimalle ölüm olarak geri dönüyor. Bu
yüzden öncelikle öldüreceğimiz kişi hakkında bilgiler toplamalıyız.
Ancak bunu yapmak için halk arasından birkaç kişiye ihtiyaç duyuyoruz.
Ama tabii ki hiç kimse öyle babasının hayrına bize yardım etmiyor.
Öncelikle zor durumda olan kişilere yardımlar yapabiliriz. Böylece halk
arasında yavaş yavaş sevilen bir karakter olabiliriz. Bu kişilerden
bilgileri aldıktan sonra, olay yerini önceden incelemeliyiz. Açık
alanlarda işlenecek cinayetlerde kestirmeleri öğrenmek çok önemli. Çünkü
planın herhangi bir yeri aksarsa, kaçmak zorunda kalıyoruz. Dört duvar
arası mekanlarda işlenen cinayetlerde mekanın arka çıkış kapılarını,
öldüreceğiniz kişinin nerelerde çok dolaştığını bilmek çok işinize
yarayacaktır. Böylece ustalığınıza ustalık katacaksınız. Öldüreceğiniz
şahıslar genelde savaşa "Start" verebilecek kişilerden oluştukları için
çok iyi korunuyorlar. Bu yüzden kişilerin açığını yakalamak çok önemli.
Az adamla yakalarsanız işinizi halletmeniz daha kolay oluyor. Aynı
zamanda başladığınız işi daha erken halletmek, yardıma gelebilecek
güçlerin bize verebileceği sıkıntıları da azaltıyor. Bu nedenle
öldüreceğiniz kişileri sık sık takip edin.
Suikastları yaparken Altair'in asıl yetenekleri ortaya çıkıyor. Bu
yeteneklerden en önemlisi Altair'in kılıç kullanma yeteneği. Belinden
bir dakika bile ayırmadığı kılıcını bir şövalye gibi kullanıyor. Tıpkı
Prince'in muhteşem yetenekleri gibi Altair'in de kendine has değişik bir
kılıç kullanma yeteneği var. Reflekslerinden ve hızlılığından doğan bir
diğer yetenekleri ile üstüne gelen askerleri kısa sürede yere seriyor
ve kellelerini gövdelerinden ayırıyor. Ayrıca kılıç sahneleri oyuna
bambaşka bir hava katıyor. Özellikle kılıçla savaştığınızı kesinlikle
size hissettiriyor Assassin's Creed. Altair'in bir diğer özelliği ise
çok yükseklerden tehlikeli atlayışlar yapabilmesi. Mesela Altair çok
yüksek bir yerden aşağıya atlayabiliyor. Tabii olayı fazla abartırsanız,
ölebiliyorsunuz. Ayrıca Altair binalardan binalara, duvarlardan
duvarlara atlayabilen bir kahraman. Ayrıca Pirnce of Persia'da görülen
duvarlara tırmanma özelliği Assassin's Creed'de daha gerçekçi. Biraz
açarsak; dümdüz duvarlara tırmanma yeteneğimiz yok. Ancak duvarın
herhangi bir yerinde olan girintiler ve çıkıntılar yardımıyla çok yüksek
duvarlara tırmanabiliyoruz. Girintilerin bittiği yerde de öylece
kalakalıyoruz.
Cinayetleri işledikten sonra gizliliğe önem vermek de çok önemli. Planda
ters giden bir şeyler olduğunda ve bunu askerler hissettiklerinde
peşinize düşüyorlar. Onlardan kısa sürede izinizi kaybettirmek için
halkın arasına girip, onlardan biriymiş gibi kendi halinizde
davranırsanız hiçbir şeyden huylanmıyorlar. Altair ile çevreyi
incelerken vücudumuzu kontrol edebilmek güzel bir özellik. Örneğin
çevreyi incelerken boynumuzu çevirebiliyoruz. Ya da durdurmak
istediğiniz birini kolunuzla çekebiliyorsunuz. Aynı zamanda yürürken
itebiliyor, kolunuzla durdurabiliyorsunuz. Bu özellik türe getirilen çok
güzel bir özellik.
Oyunun en can sıkıcı özelliği dövüş sistemindeki basitlik. Yapmamız
gereken hareketlerde özgür davranamıyoruz. Yapmamız gereken hareketleri
doğru zamanda yaparak düşmanları kolaylıkla alt edebiliyoruz. Bu yüzden
bir süre sonra adam öldürmek can sıkabiliyor. Hatta üzerinize gelen
birkaç deste askeri bile benzer hamlelerle öldürebiliyorsunuz. Bu
bizlere biraz olsun Cüneyt Arkın filmlerini andırıyor. Neyse konudan
fazla kopmadan geri dönelim. Daha önce sizlere anlattığım kılıç
sahneleri biraz olsun dövüş sistemindeki monotonluğu bizlere
unutturuyor. Bunun üzerine zaman zaman tekleyen, ama genelinde kaliteli
olan yapay zeka eklenince daha eğlenceli bir oynayış gözümüze çarpıyor.
Hazır yapay zeka demişken biraz da ona değinelim. Yapay zeka dediğim
gibi kaliteli. Örneğin askerler ölen bir arkadaşlarını yerde
gördüklerinde hemen yanında geçmiyorlar. Hemen ölüm nedenini araştırmaya
başlıyorlar. Çevrede ilgilerini çeken, garip davranışlar sergileyen
birini gördüklerinde hemen yanına gidip araştırıyorlar. Sizin peşinize
takıldıklarında sizi o kadar kolay bırakmıyorlar. Dövüş zamanları
geldiğinde üzerinize aptalca koşarak saldırmıyorlar. Ama ölümün gelip
onları bulmasını da beklemiyorlar. Tamamen zekice davranıyorlar. Ayrıca
sizi ellerinden kaçırdıklarında sorup soruşturuyorlar.
Devasa bir şehir
Oyunun görüntülerine bakıp ne kadar büyülenseniz de oynayarak görmek
bambaşka. Resimlerde gördüğünüz şehir gerçekten oyunu bırakıp
güzelliklere odaklanmamıza sebep oluyor. Gerçekten çok güzel tasarlanmış
bir şehir planı var. Kudüs'ün birkaç değişik yanı hariç tıpkı oyuna
taşınmış kadar gerçekçi. Özellikle yüksek bir yere çıkıp şehrin güzel
bir manzarasını seyrettiğimizde bir PlayStation 3'ünüz olduğu için
tarifi mümkün olmayan bir mutluluk hissediyorsunuz. Ayrıca oyunda modern
hiç şeyin olmayışı çok güzel. Şehrin güzelliğini tamamlayanlar ise
sağda solda ticaret yapmaya çalışan kişilerin tezgahları. Size çok hoş
bir kasaba heyecanı yaşatıyor.
Yapımı dört haritanın belirlenmiş kısımlarında görev yaparak
tamamlıyorsunuz. Bu haritalar gerçekten çok büyük. Zaten oyun bittiğinde
açılan haritalarda serbest dolaşabiliyorsunuz. Bu sayede oyunda
kendinizi özgür hissedebileceğiniz bir özellik oluyor. Görev yeriniz
Şam'a düştüğünde çok güzel seslendirilmiş Türkçe diyaloglara şahit
oluyorsunuz. Crysis'den sonra bir başka oyunda Türkçe sesler duymak
gerçekten bizleri mutlu ediyor. Türkçe'yi konuşan kesim genellikle şehri
koruyan kişiler. Çok güzel bir aksanla günümüz Türkçe'sini
konuşuyorlar.
Sesler sadece Türkçe diyaloglardan ibaret değil tabi ki. Oyunun kendi
müzikleri çok güzel. Şehirde dolaşırken yavaş işleyen, huzur verici
müzikler çalıyor. Suikast anlarında ya da düşmanlardan kaçarken hızlı ve
insanın içini kıpır kıpır eden müzikler size eşlik ediyor. Ama bunlar
bir kenara kılıç sahnelerinde çarpışan metalleri görmek ve onlardan
çıkan sesleri duymak daha güzel geliyor insana.
Sözün özü
Assassin's Creed başarılı bir oyun. Ancak dediğim gibi dövüş
sistemindeki basitlikler nedeniyle kısa bir süre sonra
monotonlaşabiliyor. Ama mükemmel senaryosu, temiz grafikleri ve kılıç
sahneleri için bile oynamak gerekiyor. Bir yeni nesil konsolunuz varsa
mutlaka deneyin.